Ömer Demir
Günümüzdeki yeniliklerin olası sonuçlarının tartışılmasında, işgücünün robotlarla ikame edilmesi nedeniyle gelecekte insanların işsiz kalacağına dair bir kaygı çoğu zaman örtük, zaman zaman da açık biçimde gündeme gelmektedir. Özellikle yapay zekâ ile çalışan ve yeni bilgileri bir sonraki aşamada kullanabilen bu özelliği ile de düşünüyor izlenimi veren makinelerin hayatımıza daha çok girmesi bu tartışmaları daha da hararetlendirmektedir. Aslında robotların insanların işlerini ellerinden alacağı yaklaşımı, insanlık için çok yeni bir düşünce değil. İnsanların işlerini kolaylaştıran bütün makinelerin bir ölçüde işgücünü ikame etmesi nedeniyle her yeni icat, sadece emeği ile hayatını kazananlar tarafından sürekli gündemde tutulur.
Makine Düşmanlığının Tarihi Eski
İngiltere’de 1811-16 yılları arasında makinelere savaş açan Ned Ludd adlı İngiliz işçinin başlattığı Luddizm (makine düşmanlığı) benzeri tepkiler, özellikle kitlesel istihdam azalmasına yol açan yeniliklerde, yeni Luddizm olarak zaman zaman teknolojik yenilik gerçekleşen yerlerde görülür. Bugün uzun vadede yararlı hale geldiği konusunda neredeyse tam bir görüş birliği olan ve maliyetleri düşüren ama işgücüne olan talebi azaltan tüm makineleşme ve otomasyon uygulamalarına geçmişte gösterilen aşırı tepkileri tümüyle geçmişe ait bir tutum olarak göremeyiz. İşgücüne olan ihtiyacı azaltan tüm yenilikler, her dönemde o sektörlerde çalışan ve işini kaybetme riskiyle karşılaşanlar tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır. Teknolojik yenilik yüzünden işsiz kalan hiç kimsenin “ben işsiz kaldım ama üretim maliyetleri düştü, sonuçta mal veya hizmetlerin piyasa fiyatı azaldı, ülkem için veya insanlık için daha iyi oldu” demesini beklememeliyiz. Açıkça makinelere saldırmasa da işini kaybedenler, işsiz kalmalarına yol açan yenilikleri dolaylı yollardan mahkum eden yaklaşımlara meyleder. Bunun en yumuşak tezahürü, çoğu zaman, makineler insanlardan daha kusursuz iş yapmalarına rağmen, onların yaptığı işin insanınkiyle aynı kalitede olamayacağı ileri sürmektir. “El yapımı” olanı değerli görmenin arkasında biraz az üretilmesi varsa biraz da makinelere karşı bu tepki var.
İşsizlik yaratan teknolojik gelişmeler, işlerinden olanların sadece gelirlerini değil, sosyal statülerini de büyük ölçüde aşındırır. İnsan emeği ile yapıldığı için övgüler alan birçok ürün (dokuma, mobilya, el sanatları vb.) makineler ile daha kısa sürede, daha kusursuz ve daha bol miktarda ve üstelik de daha düşük maliyetle üretildiğinde, bir nevi onu önceden üreten emeğin sahibini de değersizleştirir. Her sayfayı kusursuz biçimde çoğalttığını düşünen bir müstensihin yerine geçen matbaa makinelerine, o müstensihin duyduğu tepkiyi tahayyül edin. Örneğin yirmi yılda her gün çok çalışarak edindiğiniz kusursuz sayfa çoğaltma becerisi ile yaptığınız işi sizden daha az hata ile ve çok kısa sürede binlerce nüsha çoğaltarak yapan bir alet, olsa olsa “şeytan işi” olabilir! Bu durum, emeği ile geçinen kişilerde sosyal alınganlık ve teknoloji karşıtlığı gelişmesini anlamamızı kolaylaştırır.
Bu ve benzer gerekçelerle (sendikal gücün kaybolması gibi) işçi sendikalarının ve meslek birliklerinin insan gücüne olan ihtiyacı azaltan yeniliklere karşı daha çok korumacı bir tutum takınmalarına şaşmamak gerekir.
Bugün de gelecekteki tam otomasyon öngören yapay zeka ile desteklenen akıllı sistemlerin insanları işsiz bırakacağına dair ciddi bir kaygının varlığından söz edilebilir. Bu yaklaşımları net biçimde ortaya koymak için teknolojinin geleceği ve bunun sosyal sonuçları konusunda iyimser ve kötümser olmak üzere iki ayrı ideal tip yaklaşım tarzından bahsedebiliriz. Teknolojinin geleceği konusundaki kötümser yaklaşım, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insanın yapabildiği her şeyi yapacak kadar gelişemeyeceğini savunur. Bunun doğal sonucu sosyal-iyimserliktir. Çünkü eğer robotlar insan emeğini tümüyle ikame edemeyeceklerse her zaman insana ihtiyaç olacaktır, makineler tümüyle insanların yerine geçemeyecektir.
Tersine teknolojinin geleceği konusunda iyimser yaklaşım ise, gelecekte yüksek beceri gerektiren işler konusunda da makinelerin işgücünün yerine ikame edileceğini savunur. Eğer bir gün teknolojinin gelişmesiyle robotlar şu an insanların yaptığı her şeyi yapar hale gelecekse, bu insanların üretim sürecindeki rolleri konusunda sosyal karamsarlık getirir. Yani tekno-iyimserlik sosyo-kötümserlikle sonuçlanır. Bu iki uç yaklaşıma biraz yakından bakalım.
Tamamlayıcı ve İkame Edici Teknolojiler
İnsanların işlerini aletlere yaptırmalarının tarihi eskidir. Teknolojiyi bir işi yapmanın yol ve yordamı ile onu yapmayı kolaylaştıran her şey olarak tanımlarsak, üretimde insana yardımcı olan tüm alet ve makineler, bugün bize çok ilkel özelliklerde görünseler de, birer teknoloji ürünü olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda insanlık tarihini dönüştürücü etkileri bakımından en büyük yeniliklerden biri, toprağın belirli bir derinlik içinde alt üst edilmesini sağlayan sabanın icadıdır. Yerleşik tarıma geçişte sabanın rolü, sanayileşmede buhar makinesinin veya dijitalleşmede mikroçiplerin rolüne eşdeğerdir.
İnsan ile alet-makine ilişkilerinde tamamlayıcı ve ikame edici olmak üzere iki temel etkiden bahsedebiliriz. Tamamlayıcı etki, geliştirilen alet veya makinelerin insanın bir kısım işlerini üstlenerek ona yardımcı olması ve işini kolaylaştırmasıdır. Bıçaktan mutfak robotuna; süpürgeden elektrikli süpürgeye; sabandan traktöre kadar, aradakilerle birlikte birçok alet veya makineyi bu kapsamda sayabiliriz. Bu tür alet ve teknolojik ürünler, kendiniz veya sizin için ücretli çalışan birisinin yapacağı işleri daha kısa sürede, daha az zahmetle, hatta daha kusursuz ve iyi yapmanıza yardımcı olurlar. İnsan emeği bu aletlerle birlikte çok daha verimli hale gelir. Aletler ne kadar iyi olursa olsun ancak insan emeği ile birleştiğinde işe yarayacağı için bu ilişki bir tamamlayıcılık ilişkisi olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar, örneğin bir traktör onlarca işçinin yapacağı işi onlardan daha kısa sürede, hızlı ve iyi yapmak suretiyle insan emeğine yönelik bir ikame işlevi görse de, son tahlilde çalışmak ve iş görmek için bir insana ihtiyaç duyduğundan yine de tamamlayıcılığı ağır basan bir özellik taşır.
Ancak robot süpürge, sürücüsüz traktör gibi makineler işin rengini bayağı değiştirir. Bu “akıllı” denen makineler, insanın gözetim ve müdahalesi olmadan, önceden tanımlanan sınırlar çerçevesinde kalmak şartıyla, kendilerine verilen işleri baştan sona bir insan gibi yapabildikleri için diğerlerinden temelde farklılaşmaktadır. Bu şekilde insan yerine aynı işin baştan sona makine tarafından yapılması ve işgücünün tamamen devre dışı kalması durumundaki makine-insan ilişkisine de ikame etkisi diyelim. Her tamamlayıcı etkisi olan alet veya makinenin son tahlilde sağladığı avantaj durumuna göre (örneğin bir saatlik işi 10 dakikada yapmak gibi) birim işgücü bağlamında bir kısmi ikame etkisi olsa da, tümüyle ikame ile sonuçlanan yeniliklere göre sosyal sonuçları bakımından önemli farklılıklar taşıdığı gayet açıktır. Bu farklılık, insan gücünün tümüyle üretim dışına itilmesidir. Üretim dışında kalan insan gücünün üretimden pay alma iddiası da ortadan kalkacağı için bu durumun ima ettiği ekonomik, siyasal ve sosyal sonuçlar çok farklı olacaktır. Bu nedenle insanlar için ürkütücü ve korkutucu olan teknolojinin tamamlayıcı değil bu ikame etkisidir.
Yapay zekanın yoğun kullanıldığı robot teknolojilerinde insana özgü özelliklerden olan muhakeme etme, uygun sonuçlar çıkarma ve karar verme özelliklerini de içeren yeteneklerle donatılmış robotların tamamen insanların yerine geçebileceğine dair senaryolar genel bir sosyal karamsarlık yaymakta, geleceğe dair tedirginlik meydana getirmektedir. Olası bazı senaryolara bakalım.
Tekno-iyimser yaklaşıma göre gelecekte robotlar bugün alet ve makinelerden destek alsalar da sonuçta bugün insanlar tarafından yapılan ve yüksek beceri gerektirdiği için makinelere devredilemeyeceği düşünülen pek çok işi kendi başlarına üstlenebileceklerdir. Bu bağlamda akla gelebilecek farklı örnekler üzerinden konuyu netleştirmeye çalışalım.
Bugün toplam dünya üretimi 150 trilyon dolar dolayında hesaplanmaktadır. Ortalama olarak hizmetler sektörünün payı yüzde 68, sanayinin yüzde 28 tarımınki ise yüzde 4 civarındadır. Bu üretimin gerçekleşmesinde çalışan işgücünün ise yüzde 23’ü sanayide, yüzde 27’si tarımda ve geri kalan yüzde 50’si de hizmetler sektöründe çalışmaktadır. Ortalama işsizlik oranı yüzde 5.5 tir. Gelişmiş ülkelerde hem üretimin hem de çalışanların hizmetler sektöründeki payı daha da artmaktadır. Tarım ve sanayide makineleşme oldukça hızlıdır ve dev makineler hızlıca insan işgücünün yerini almaktadır. Nerdeyse insan eli değmeden robotların ürettiği araba, mobilya, ev ve mutfak eşyası, giyim sektörüne ait robotlar her geçen gün artmaktadır. Tamamen insansız araçlar henüz sınırlı olmakla birlikte yapay zeka çalışmaları ilerledikçe bugün insanların yaptığı bir çok denetim işi bilgisayarlar yoluyla yavaş yavaş makinelere geçmektedir.
Asıl Tehdit Hizmet Sektöründeki Robotlar
Şu anda ekonomilerde istihdamın en büyük kısmı hizmetler sektöründedir. Hizmet sektörünün robotlaşması sonuçları bakımından çok sarsıcı olabilecektir. Asıl kaygı yaratan da budur. Zira tarım ve sanayide oransal olarak daha fazla işgücü istihdamı, hiçbir ülkenin ulusal hedefleri arasında yer almamaktadır. Hatta bu alanlarda daha az insan istihdamı ekonomiler için bir gelişmişlik göstergesidir. Tehlikeli olduğu düşünülen giderek hizmet sektörünün makineleşmesidir. Biraz neler olabileceğine dair tahminler yapalım.
Şoförsüz trafik araçları. Sık sık numunelerini gördüğümüz şoförsüz arabaları düşünelim. Bütün yolların sensörlerle düzenlendiği bir ortamda bu otopilotlu ya da otonom araçlar, trafik kurallarına insanlardan daha çok uyacağı, sonuçta en çok kazalara yol açan hız limitlerinin aşılması, uykusuz veya alkollü araç kullanımı, araçların birbirine yaklaşma mesafelerine uyulmaması gibi kural ihlallerinin yok denecek düzeye ineceği bir ortamda, bu araçların büyük ilgi göreceği ve benimseneceği söylenebilir. Özellikle nakliye işi yapan veya piyasadan araç kiralama ihtiyacı olan firmaların, insan-şoförlü araçlar piyasada olsa bile onlar yerine bu otopilotlu araçlara daha fazla talepte bulunacakları kolayca tahmin edilebilir. Çünkü bu araçlarda şoför maaşı ödenmeyeceği için, buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyal güvenlik ödemeleri de olmayacaktır. Bu araçlar, kaza risklerinin daha kolay minimize edilmesi, yolların boş olma duruma göre ayarlanabilen günün her saatinde daha etkin yol kullanımı, hız limitlerine harfiyen uyma, “dur-kalk”ın az olması sebebiyle yakıt tasarrufu gibi çok yönlü avantajlar sağlayacaktır. Burada otopilot araçların bakımı için yeni teknolojiler ve bunları kullanan araç bakım istasyonları oluşacak, geleneksel araç bakım servisleri aşamalı olarak tarihe karışacaktır. Düzenli bakımı yapılan şoförsüz ulaşım araçlarının trafiğe çıkması, hayatını şoförlük ile kazananların ve onlara destek hizmeti sunan (sürücü kursları, araba bakım ve tamir işleriyle uğraşanlar, şoför aksesuarları üreten ve onların dinlenme alanlarında çalışanlar vb.) birçok iş alanlarının kapanması anlamına gelecektir. Bu şüphesiz at arabasından motorlu arabalara geçiştekinden daha büyük ve yaygın etkisi olan bir dönüşüm olacaktır.
Robot Hizmetçiler. Bugün insan eliyle yürütülen çocuk, hasta veya yaşlı bakımı konusunda ihtisaslı robot hizmetçilerin hayatımıza girdiğini düşünelim. Çocuğunuzun yaşına göre ihtiyaç duyduğu her işi, hiç kızmadan, sıkılmadan ve yorulmadan yerine getiren robot hizmetçiler, muhtemelen bugünün insan bakıcılarından birçok nedenle daha fazla talep görecektir. Çünkü bu robot hizmetçiler, ne eksik ne fazla sadece onlara önceden tanımlanan işleri ve öngörülen zamanda yapacak, işleri bittiğinde kendiliğinden ayakaltından çekileceklerdir. Gidiş-geliş saat sorunu olmayan, evde yatılı kişilere göre istismar, hırsızlık, görünmeyen alanlarda kötü muamele, kültür farkı gibi hiçbir negatif tutum riski de taşımayan bu robotlar maliyetleri uygun olduğunda ev ve iş yerlerinde hızla insanların yerini alacaklardır.
İlgili tuşa bastığınızda hemen sizi sıraya alacak ve önceden kıvamını belirlediğiniz kahvenizi yanınıza getirecek bir robot-çaycı muhtemelen geçmişteki insan çaycıları hiç aratmayacağı gibi yine insan çaycı çalıştırmanın birçok maliyetini (ücret ve ilişkili diğer maliyetler yanında mesai düzeni, zamanlılık, kıskançlık, hastalık, yorgunluk, dikkat dağınıklığı vb. yol açtığı maliyetler) ortadan kaldıracaktır. Ortalıkta dedikodu olmaması da işin cabası. Burada da maaş pazarlığı, sigorta primi, kayıtlı veya kayıt dışı çalışma farkı maliyetleri de tümüyle ortadan kalkacaktır.
Robot Hemşire ve Hasta Bakıcıları. Aynı durum robot yaşlı bakımı hemşireleri için de geçerlidir. Günün herhangi bir saatinde yapılacak ölçümleri (ateş, kan, şeker, tansiyon vb.) hiç aksatmayan, uzaktan hareket algılayıcı ve ateş ölçerlerle donatılmış, uyku dışı hareket azalmalarını yakından takip eden sensörleri yoluyla beklenmedik durumlarda ani müdahaleleri yapan, ölçüm sonuçlarını objektif biçimde ve zaman kaybetmeden gün içinde hemen değerlendiren, gerekli iğne, pansuman, her türlü ilaç ve bakım işini kusursuz yapan ve gece gündüz hiç yorulmadan görev başında bulunan bu robot hemşirelerin hastanelerin vazgeçilmez demirbaşları arasına gireceği kesin gibi. Kim aynı işi yaptığı halde naz ve kapris yapan ve daha pahalı olan seçenekleri tercih eder ki!
Robot Doktorlar. Ateş, kan, tansiyon ve diğer tahlil sonuçlarını, hastanın kendi ve yakınlarının o güne kadarki hayat boyu hikayesiyle birleştiren, o ana kadar benzer hastaların tedavilere verdiği tepkilerin sonuçlarıyla karşılaştıran, en son çıkan bilimsel yayınlarla da güncellenen bir yaklaşımla değerlendiren online-robot doktorlar tahayyül edin. Nazınızı çekecek, her sorduğunuz soruya bıkmadan, usanmadan ve kızmadan tekrar tekrar aynı ama sizi üzmeyecek cevap verecek, her aşamada sizin rızanızı alarak bir sonrakine geçecek, yorulma bilmeden her saat aynı dinçlikte ve moralle hizmet eden sağlık çalışanı robotlar düşünün. Ne kadar deneyimli ve birikimli olursa olsun son tahlilde doktorun dikkat ve hafızasına duyarlı muhakemelere göre verilen tedaviler, hızla yerlerini, tümüyle nesnel ve veriye dayalı analizler sonucu ve bireyselleştirilmiş tedaviye doğru evrilen, randevu sorunu olmayan robot-doktorların gözetimine bırakacaktır. Muhtemelen hiçbir hasta, güncelliğini kaybetmiş bilgilerle muayene olma ve tedavi görme riskini almayacaktır. Kendilerine yüklenen güncel tedavi sürümleriyle hayat boyu öğrenmeyi bu robotlar çok daha zamanlı yapacaklardır. Sadece hizmet kalitesinde standart ve güncellik bakımından değil, doktora erişimde de şimdikine göre çok büyük bir kolaylık ve görece eşitlik sağlanacaktır. Bu sağlık robotları sayesinde sağlık hizmet arzı şimdiye kadar hiç olmadığı kadar genişleyecek, gittikçe şimdilik teoride kalan her hastanın özgül koşullarını da dikkate alan kişiye özgü modüllerle bireyselleştirilmiş tedaviye geçilecektir. Tedavi için gerekli ilaçlar da insansız hava aracı tabir edilen drone kurye yolu ile en kısa sürede ikamet edilen veya belirtilen saat aralığında bulunulan yere, depolardan ulaştırılacağı için, bugünkü anlamda eczanelere de gerek kalmayacak, eczacılık mesleği ilaç üretme şeklindeki eski haline geri dönecektir. Tıp mesleği, robotlara yüklenecek bilgilerin üretimi ve güncellenmesi yoluyla şimdikine göre çok daha araştırma odaklı hale gelecektir.
Robot Mali Danışman ve Muhasebeciler. Tüm mali kayıtları hassas biçimde inceleyen ve her türlü riski matematiksel kesinlikle hesaplayıp en uygun seçenekleri önünüze koyan veya sizin için tercihlerde bulunan mali müşavir ve muhasebeci veya yatırım danışmanı robotlar düşünün. Her türlü menkul ve gayrimenkul varlığınızın riskleri ile beraber yatırım seçeneklerini hesaplayan, ödemelerinizi tam gününde ve hiç cezaya düşürmeden banka hesabınızdan ödeyen, hesap bakiye durumunuzu günü gününe takip eden ve hiçbir kaynağınızı atıl ve verimsiz bir şekilde tutmayan bu makinler aynı zamanda sizin dışınızda kimseye de sırlarınızı vermeyen güvenilir yardımcılar olacaktır. Kritik talimatları biyolojik parmak izinizle yaparak sizin dışınızda birilerinin araya girip yanlış talimat vermesini de önleyebilirsiniz. Piyasada var olan ve sizin erişebileceğiniz her tür bilgiye kolayca ulaşabilen, düzenleyici işlemlerin sonuçlarını tam rasyonel hesaplayan ve zamanlı çalışan bu yardımcılar, mali müşavir, emlak danışmanı, muhasebeci, sigortacı vb. gibi birçok ayrı işi de aynı anda yapabilecektir. Siz sadece onu uygun biçimde talimatlandırıp, zaman zaman güncelleme, bakım ve onarım işlerini aksatmayacaksınız, o kadar. Kim bunlardan vazgeçmek ister!
Robot Yargıçlar. He türlü ulusal ve uluslararası mevzuatı, önceki benzer uygulama ve içtihatları tam ayrıntısı ile değerlendiren, çok karmaşık ifade ve belgeleri çok hızla değerlendirip mevzuatın öngördüğü kararları en ayrıntılı gerekçesine varıncaya kadar saniyeler içinde açıklayabilen robot yargıçlar tahayyül edin. Ceza indirimi yapılacak halleri ve bunların uygulanma koşullarını da titizlikle ve herkese aynı şekilde uygulayacak, işin içine duygusallık, ayırımcılık, rüşvet şüphesi karıştırmadan çok hızlı biçimde karar veren bu robot yargıçlar insan yargıçlara tercih edilecektir. Mahkeme süreçleri şimdikiyle mukayese kabul etmeyecek kadar hızlı olacak ve adalet dakika düzeyinde hiç gecikmeden tecelli edecektir. Yeter ki siz gerekli bilgileri zamanında sisteme yüklemiş olun. Temyiz süreçleri de hiçbir oyalamaya fırsat vermeden hızlıca sonuçlandırılabilecektir. Bireyler haklarını en iyi şekilde korumak için sadece kendi lehlerine olan delilleri mahkemeye sunma konusunda kaygı taşıyacak, bunun dışında davaya müdahale ve adaletin tecellisine dair en ufak bir şüphe duymayacak, torpil ve kayırıcılık şüphesi tamamen tarihe karışacaktır. Fena mı olur?
Robot Sanatçılar. En çok beğenilen senaryoların ortak özelliklerinden yola çıkarak sürükleyici kurgular yapabilen, özgün senaryolar yazabilen, şiir, roman ve hikayeler tasarlayabilen akıllı cihazlar düşünün. Şimdiye kadar yaşamış ve eser vermiş her bir yazarın tüm eserlerindeki kelime hazinesi ezberinde, tarzlarına dair örüntüleri yakalamış, o an okuyucu olanlarla etkileşimli senaryolar oluşturabilecek bu akıllı aletlerin en gelişmiş olanları sadece size özgü ve bir defalığına yazılan öykü ve romanlar bile yazabilecek, filmler oluşturabilecek yetenekte. Öyle herkesin izlediği şeyi izlemenize gerek kalmayacak, sıkıldığınızı anladığında senaryoyu değiştirerek her seferinde başka bir şekilde akıp gidecek öyküleri olan filmler izleyeceksiniz. Netflix’e kim bakar artık. Dön dolaş aynı Kemal Sunal filmini izleme tarihe karışacak. Yaratıcı kurgu sektörü oluşacak.
Video 1: Deepfake adlı yazılım insan yüzünü yapay zeka kullanarak tanımlayıp canlandırabiliyor.
Örneğin beş farklı kültürden gelen en popüler karakterleri, temayı (macera, bilim kurgu, drama, aile, çocuk, vb.) seç, süreyi ayarla ve izlemeye başla. Yapım muhtemelen 50 saniye falan sürer. Duygu ve refleks ölçerlerden giden sinyallere göre senaryoda ufak tefek rötuşlarla herkesin beğenisine uygun kısa, orta ve uzun film ve belgeseller. Kim sabit konulu, can sıkıcı rolleri olan kahramanların başrollerde oynadığı filmler izlemeye devam eder ki! Şimdiki kültür tüketicileri için tam bir lüks olan bu yeni ürünler, zamanla isteyen her bireyin cep telefonundan bir şifre ile ulaşabileceği mesafede olacaklardır. Tabii ki bu filmlerin tasarımlarını birileri yapacaktır ve sanat sektörünün istihdamı büyük ölçüde o yöne kayacaktır.
Benzer şekilde en beğenilen müzik beste ve güftelerinden esinlenerek kişilerin zevklerine göre söz ve müziği ayarlayabilen akıllı müzik aletleri, salondakilerin beğenisine göre konuşma seyrini ayarlayabilen robot hatipler düşünün. Grup etkinliklerinde ortalamanın zevk ve beğenisine göre, bireysel etkinliklerde ise kişiye özgüleştirilmiş bu akıllı makine hatipler istenen kişiye istenen mesajı onun kapasitesine uygun biçimde anında iletebileceklerdir. Şimdiye kadar insanoğlunun tüm birikiminin bir yerde toplandığı ve harmanlandığı bu cihazlar değişen zevklere ve beklentilere anında cevap verebilen duyarlılıkta kültürel ürünler üretebildiklerinde, şimdinin insan mahsülü kültür ürünleri muhtemelen antika muamelesi görmeye başlayacaktır. Tıpkı el dokuma halıları gibi.
Robot Öğreticiler. İş geldi bizim mesleğe. En iyi anlatma tekniklerini tanıştırdığınız, mevcut bilgi birikiminin aşamalı ve ilgiye göre kategorileştirerek yüklediğiniz robot öğreticiler düşünün. Bunlar sadece öğretmeyecek aynı zamanda yetenek avcılığı da yaparak olağan dışı bir zeka ile karşılaştıklarında merkeze sinyal göndererek onun için daha etkili bir sürüm isteyeceklerdir. Hiçbir yetenek, yetenekleri yeterince gelişmemiş öğreticinin elinde heba olmayacak, herkese yeteneğine göre eğitim verilecek ve herkesin ne bildiği ve ne zaman öğrendiğinin ömür boyu izlenebileceği, kanaat notu, mülakat, anlık ölçüm yapan sınav sonuçlarıyla mukayese kabul etmeyecek kadar nesnel ve güvenilir bir öğrenme geçmişi olacak. Hayali bile güzel! Tutum aktarımı için de başka yöntemler bulunur elbet.
İnsanı Robotlara Ezdirmeyeceğiz!
Teknolojinin gelişmesinin en yetenekli insanın yaptığı işleri de yapar hale geleceği tezini gerçekçi bulmayan tekno-karamsar yaklaşım, insan ürünü olan teknoloji ne düzeyde gelişirse gelişsin hiçbir zaman insan emeğini ve beyin gücünü tam olarak ikame etmeyeceği, edemeyeceğini ileri sürer. Bunun doğal sonucu da sosyo-iyimserliktir. Sosyo-iyimserlik son tahlilde insanın robotlara yenilmeyeceğini savunur. Gerekçeleri şöylece özetleyebiliriz.
İlk olarak, rutin üretim yapılan, iş tanımı tümüyle belirli olan işlerin robotlara aktarımı mümkün olsa da kuralları tam olarak bilinmeyen, tümüyle yeni bir şey üreten süreçlerin robotlar tarafından makine öğrenmesiyle yapılması mümkün olamaz. Bu yüzden üretim işlemlerinde daima ve sadece insana kalan bir alan mutlaka olacaktır. Çok iddialı oldu, bu cümledeki “daima”yı “bazen”e, “mutlaka”yı da “muhtemelen”e çevirmek daha uygun olabilir.
İkincisi, üretimde kullanılan insan emeği içinde değişik düzeylerde duygusal emek bulunur. Birçok hizmet sektöründe duygusal iletişim ilişkinin ana omurgasını oluşturur. Sizi dinleyen, anlayan, teselli eden birinin kurduğu duygusal iletişim, sadece bilgi kullanımı içermez. Pazarlama, psikoterapi, din adamlığı, doktorluk, terzilik, kuaförlük, tasarımcılık gibi mesleklerin icrasında duygusal emeğin yerini makine bilgisi ikame edemez. Bu yüzden işin büyük çoğunluğunu makineler yapsa da insan emeğinin kullanımına olan ihtiyaç sürecektir.
Üçüncüsü, nasıl edinildiği ve nasıl öğrenildiği çok kesin çizgilerle belirlenemeyen ve özellikle rutin olmayan üretim alanları içinde önemli yeri ve rolü olan örtük bilgi ve örtük beceriler kolay kolay makinelere aktarılamaz. Çünkü bu örtük bilgi ve beceriler, ancak insan ilişki ağı içinde ortaya çıktıkları ve bilincin tam farkındalık oluşturamadığı, bu yüzden algoritmik olarak betimlenemediği için makine diline tam olarak aktarılamaz (şimdilik çok şükür!). Özellikle yüksek beceri gerektiren, ar-ge ve tasarım, laboratuvar, yoğun ve çetrefilli iş ortamlarında ve uzun süre içinde kazanılan örtük bilgi ve becerilerin tamamının insanlara aktarılması bile çok mümkün olamazken robotlara aktarılması söz konusu olamaz.
Dördüncüsü, mübadele ilişkilerinde tarafların karar vermesinin ön şartı tarafların aynı mal ve hizmetlere birbirinden farklı değer atfetmesidir. Sanıldığı gibi mübadele tarafların aynı mala aynı değeri vermeleri halinde değil, birinin diğerine göre daha fazla değer atfetmesi durumunda mümkün olur. Bir evi alan ile satan kişinin aynı değeri atfetmesi halinde o ev satılamaz. Alıcının satıcıya göre daha fazla değer atfetmesi gerekir. Bunu mallar yanı sıra hisse senetleri için de düşünebilirsiniz. Eğer makine öğrenmesi her iki tarafa da aynı verilere bakarak aynı sonucu verirse değişim kararını kim başlatacak. İnsan faktörünün olduğu yerde bireyler gelecek tahminleri konusunda farklı düşündüklerinden mübadele mümkün olurken tümüyle aynı bilginin olduğu taraflarda kararı hangi taraf ve nasıl verecek? Bu, bireylerin değişim kararlarını verirken kullandıkları tahmin yetenekleri ve risk alma tutumlarının farklı olmasıyla mümkün olmaktadır. Tümüyle aynı olan akıllı makinelerin bu tür kararlar vermeleri mümkün olamayacağı için karar verici konumunda insanlara daima ihtiyaç olacaktır.
Beşincisi, ekonomik, sosyal ve idari süreçlerin örgütlenmesinde bireylere belirli bir aralıkta takdir yetkisi tanınır. Alınacak kararlarda takdir yetkisinin nasıl kullanılacağına dair katı kuralların olmaması, bu yetkinin bireyler tarafından gerektiğinde birbirine zıt ama sonuçta verimli ve işe yarar biçimde kullanılmasını sağlar. Takdir yetkisinin de kurallara bağlanması onun yaratıcı ve sorun çözücü özelliğini ortadan kaldıracağı için ondan yarar beklenen alanlarda bu yetkinin akıllı makinelere aktarılması aslında onun kullanılmayacağı anlamına gelir.
Altıncısı, toplumdaki bazı işler bireylere ve farklı toplumsal gruplara sağlayacağı fayda ve yükleyeceği maliyetler göz önüne alınarak kararlaştırılır. Bu kararlarda değer yargıları önemli rol oynar. Değer yargılarının uygulanmasını gerektiren kararların akıllı makinelerce verilmesi pek kolay ve de mümkün görünmemektedir. Bu durumda siyasi partiler ve tüm idari pozisyonlar standardize edileceği için birbirinden farklı beklentileri ve çıkarları olan insanların pazarlık gücüyle ve ikna ile oluşturdukları kararların tümü ortadan kalkacaktır. Bu da istenen bir durum olmayacaktır. Dolayısıyla robotlar farklı çıkar gruplarını ayrıştırıp her birinin değişen şartlara göre farklılaşan çıkarların formüle edece siyasi partiler kurup, toplumsal sorunları tespit ederek onlara diğerlerini ikna edecek çözüm önerileri sunarak siyasal süreçleri çalıştıramazlar. Siyasal üretim akıllı makinelere terk edilemez. (Siyasetçilere müjde, sizler devam edeceksiniz).
Yedincisi, üretim faaliyet alanlarından biri de mülkiyet (sahiplik) değişikliği yoluyla fayda yaratılmasıdır. Bu üretim biçiminin robotlar tarafından yapılması mümkün görünmemektedir. Yukarıda sözünü ettiğimiz otomasyon sistemlerinden en yakında hayatımıza girecek olan otopilotlu araçları göz önüne alalım. Bu otomobillerin kazaya karıştığını düşünelim. Sorumlusu kim olacaktır. Ona yol, hız ve mesafe ayarlamalarını yapan, elektronik beyni üreten robot mu, yoksa o robotu da üreten robot mu, montajda kontrolü yapan robot mu, bakımı zamanında yapmayan robot mu, yoksa bakımı zamanında yapmayan robotu üreten robot mu?… Son tahlilde sorumluluk yüklenecek bir merciye ihtiyaç var. Başka türlü zararların tazmini ve yanlışların düzeltilmesi mümkün olamaz. İnsan ilişkilerinde verilen zararların derecesi belirlenirken kasıtlı ya da kasıtsız zararın bile sonuçları farklı farklıdır. Makinelerin zarar vermek için kasıt taşımayacağını varsayacağımıza göre verdikleri zararların sorumluluğunu kim üstlenecek? Burada makinelere sahiplik hakkı verilmeyeceğine göre mülkiyet (sahiplik) değişikliği yoluyla üretim söz konusu olmayacaktır. Bu da her işin robotlar tarafından yapıldığı yerde mübadelenin söz konusu olmayacağı anlamına gelir. Mübadele yoksa ekonomi de yok demektir.
İşsiz kalmamak için, zorlarsak bunlara ek olarak başka nedenler de bulabiliriz!
İnsansız Bir Dünya Tasarımının Anlamı Yok
Bütün bu sebeplerle robotların gelişmesi ve hayatımızdaki yerlerinin ve işlevlerinin artması mutlaka bazı sosyal ve kurumsal değişiklikler oluşturmakla birlikte, insanın yerine robotun tümüyle ikame edildiği bir üretim ortamının söz konusu olamayacağı sonucuna varmak çok anlamsız görünmüyor.
Robotlar her şeyi yapar veya yapamaz münazarası burada sonuçlanamaz. Çünkü gelecekte olacağını düşündüğümüz bazı şeylere dair belirsizlik, kesin olarak nelerin olacağı konusunda söz söylemeyi zorlaştırır. Bugün olmayan şeylerin olduklarında nasıl olacaklarına dair tasvirler yapmanın zorluğu, bu alanda sağlıklı bilgi üretmeyi engeller. Bilinen bilinmeyenler neyse de bilinmeyen bilinmeyenlerin sonuçları hakkında konuşmak fazlaca spekülatif olur.
Konuyu daha kontrollü bir çerçevede ele almak için yeniliklerin hayatımızdaki yeri ve istihdamla ilişkilerine dair bazı tahminler yaparak düşünce deneyi yoluyla neler olabileceğine dair olası senaryo denemeleri yapabiliriz.
İlk gerçekçi tahminimiz, yeniliklerin hız değiştirse de gelecekte de var olmaya devam edeceği yönündedir. Buna göre, geleceğin dünyasında da teknolojik yenilikler var olmaya devam edecek, bugün doğrudan insanların yaptığı bazı işleri onlardan daha hızlı, daha az hatalı biçimde ve daha ucuza yapan yeni makinelerin icadı da bu yenilikler arasında önemli bir yer tutacaktır. Bu konuda çok fazla tereddüt söz konusu değildir.
İkinci olarak, geleceğe dair tahminlerde bilinmezlik katsayısı sandığımızdan daha büyük olabilir. Buna göre gelecek tahminlerinin tümü, önemli ölçüde belirsizlikler içerir ve hangi alanlarda ne tür yeniliklerin olacağı ve bu yeniliklerin nasıl sonuçlarının olacağı, yeniliğin dinamizmi ve ivmesi arttıkça daha belirsiz hale gelir. Dolayısıyla yeniliklerin sonuçlarına dair gelecek tahminlerinin yanılma payı görece daha büyüktür. Bu bağlamda en güvenilir gelecek tahmini, geleceğin “şimdikinden daha farklı” olacağını söylemekle yetinmektir. Çünkü nasıl farklı olacağına girildiğinde bilinemezler ve belirsizlikler artmaya başlar, mahcup olma riskiniz artar. Bu tahmin ile yetinilince de aslında sadece bilinmezlik tahmini yapılmış olur ki, bilgi üretmek için bununla yetinmeyip devam etmek daha uygundur.
Yeniliklerin etkilerinin geleceğine dair görece daha güvenilir olan üçüncü tahmin, alıcısı olmayan malın üretilmesine gerek olmayacağı için geleceğin dünyasında yenilikler yoluyla maliyetleri düşürecek makineler yanında mutlaka üretilen mal ve hizmetleri tüketecek kadar gelir sahibi insanların da sistemde bulunacağıdır. Bu son tahmin, yeniliğin mantığına değil, ekonominin işleyişine dair arz-talep kuralına dayanır. Bu tahmin konumuz bakımından son derece önemlidir. Ona dayanarak yenilikler sonucu oluşan otomasyon sistemleri ve maliyet avantajları nedeniyle üretim ne kadar bol olursa, o üretimin yapılmasını sağlamak için gerekli talebi oluşturacak yeterli sayıda insanın da sistemin içinde bulunacağını söyleyebiliriz. İktisatçıların bu bağlamda iyimser olmalarının temel nedeni budur. İktisatçıların genelde kaynakların kıtlığı ve isteklerin çokluğu arasındaki makasın açılmasına işaret ederek karamsar tablolar çizerler. Bu yorum iyimserlik yolundaki nadir istisnalardandır, bunu da not etmiş olalım.
Bu bağlamdaki dördüncü tahminimiz, üçüncü tahminin iyimser sonuçlarını biraz frenler niteliktedir. Buna göre teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insan emeği tümüyle homojen olmadığı (ki değildir ve olamaz) sürece isteyen herkese (geçimlik düzeyin üzerinde) makul bir ücret karşılığı iş garantisi sunacak bir ekonomi düzeninin oluşacağından bahsedilemez. Çünkü bunu öngören bir ekonomi kuralı söz konusu değildir. Bu da karamsar yönü işin. Eşit olmayacağız ama en azından tasfiye edilmeyeceğiz.
Beşinci tahminimiz, insan topluluğunun bir arda yaşarken karşılaştığı sorunları çözmede bulduğu çözüm önerilerinden biri olan demokrasiden kolay kolay vazgeçilemeyeceği ve demokrasinin bir kişi bir oy kuralının toplumun çoğunluğunu memnun etmeyen çözümleri tasfiye edeceğidir. Buradaki güvencemiz, ne kadar bağımsız olursa olsun, ekonominin tüm kuralları, çerçevesini siyasetin belirlediği kurumsal kısıtlar içinde çalışırlar. Dolayısıyla dünyanın gidişine dair kararların ulusal ekonomiler içinde demokrasi temelli olarak verilmesi, robotik üretimin sonunda ortaya çıkacak dağıtım sorununun mutlaka toplum çoğunluğunun kabul edeceği şekilde çözüleceği bir seyir izleyeceğini ima eder. Bunun anlamı üretimde robotların devreye girmesiyle meydana gelen üretim artışının yeni bir dağıtım mekanizmasını gündeme getireceği, bunun da şimdiki dağıtım süreçlerinden büyük ölçüde farklı olabileceğidir.
Mallar Müşterisiz Kalmayacak Ama Eşitlik de Beklemeyelim
Bu beş gelecek tahminini veri kabul edecek olursak, yeniliklerin gelecekteki istihdam durumunu nasıl etkileyeceğine dair ana hatları ile şunları söyleyebiliriz:
1. İşlerin makineler veya insanlar tarafından yapılmasına yol açan yenilikler gelecekte de mutlaka devam edecektir. Bu yeniliğin hangi alanlarda (sektörlerde) ne kadar olacağı konusu da belirsizlikler içerir.
2. Gelecekte insan emeğinin karşılığında ona alım gücü, dolayısıyla ürünlere piyasa oluşturacak bir ücret veya başka bir gelir sistemi mutlaka olacaktır. Böyle bir sistem olmadan yenilik veya başka yollarla ya da gerekçelerle üretimi artırmanın bir anlamı olmayacaktır. İyi haber, ülkede üretilen tüm mallar günlük ortalama iki saat veya ayda iki günlük bir emek ile üretilebilecek bile olsa, sistemin bir şekilde doğuştan gelen veya kazanılmış özelliklerine göre farklılaşan bir yöntemle üretimin yapıldığı ekonomik sistemin üyesi olan bireylere belirli bir tüketim hakkı verecek şekilde tasarlanacak olmasıdır. Bunu sağlayacak olan da yukarıdaki sorunların çözümünde demokrasiden geri gidilmeyeceği beklentisine dayanan “bir kişi bir oy” kuralıdır. Belki “sosyal ücret” “vatandaşlık temel hakkı”, “dünya vatandaşlığı hakkı”, “doğal varoluş hakkı”, “evrensel temel gelir” veya “koşulsuz temel gelir” gibi adlar altında, ama teknolojik verimlilikle oluşan üretim artışının insanlar arasında bir şekilde dağıtılmasının bir yöntemi mutlaka geliştirilecektir. Gelecekteki teknoloji yoğun da olsa ortaya konan üretimin bireyler arasındaki dağılımında sadece ekonomik faktörlerin rol almayacağı, bu yüzden yükselecek politik ve kültürel değerlerin de bu yeni sistemlerin tasarlanmasında önemli rol alacağını söyleyebiliriz.
3. Kötümser olmak isteyenlere müjde: Mal ve hizmetleri satın alacak yeterli talep oluştuğunda, bu talebin herkese makul ücret veya geliri garanti eden bir sistem ortaya koyacağını söylemek için elimizde bir dayanak yok. Muhtemelen kötümser gelişmeler son 100 yılda olduğu gibi yine gelir dağılımının seyrinde olacaktır.
Enseyi karartmayalım, makineleri taşlamayalım ama insani değerlerin yerini hiçbir şeyin tutmayacağını da unutmayalım. Bu konudaki falımız burada sona eriyor, inanıp inanmamak size kalmış.
Bir yanıt yazın