Özet
Herhangi bir sosyal bilim dalında genel kabul gören ve yaygın olarak okutulan bir ders kitabı açıldığında, genellikle de giriş bölümlerinde, özellikle bir ayırımın üzerinde ısrarla durulduğu görülür. Bu ayırım normatif ve pozitif bilim ayırımıdır. Yok denecek sayıdaki çok sınırlı istisnalar dışında söz konusu kitaplarda, normatif bilimin olması gerekenin (What ought to be), pozitif bilimin-de olanın (What is) incelenmesi olduğu noktası, üstüne basa basa vurgulandıktan sonra kitabın pozitif bilimin yolunda olduğu belirtilir (örn. Lipsey, 1981, s. 17. Ayrıca pozitif ve normatif ayırımının iktisattaki yeri ile ilgili Bkz. Hutchison, 1964, ss. 23-50, Friedman, 1953).
Kuşkusuz, bazen aleni bazen da örtük biçimde dile getirilen bu normatif-pozitif karşıtlığında hep pozitif olandan yana bir tavır takınılması boşuna değildir. Hemen belirtmek gerekir ki, olan ile olması gereken arasında bir ayırımın yapılmasını zorunlu kılan bazı epistemolojik gerçeklerin olduğu şüphesizdir. Fakat bu ayırımda pozitif olanın nerdeyse yegâne güvenilir ve sağlam bilgi olarak sunulmasının toplumsal bir arka planının olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Bu yazıda, çok temel çizgileriyle de olsa bu arka plan pozitif iktisat özelinde tartışmaya açılacaktır.